Cuma, Mart 26, 2010

Anahtar

Kötüyüm.
Şimdi…
Çok kötüyüm.

Dayanamıyorum, insana ve ışığa.
Ölmedin, kaybetmedin. Bilmiyorsun.
Ukalalık etme. Sen dostsun…
Bak, orada var, kapısı kilitli bir mağara…

Şimdi, getir o anahtarı bana ver!

Bir köprü bulsam,
ceset yıkayan,
Şişirmeden bedenleri suda saklayan,
Kalanlar üzülmesin diye…
Ama yapamam..

Şimdi, getir o anahtarı, bana ver!

Bak, masal değil..
İşte, en zor günler.
Cama vurmuş, tüm güvercinler.
Suya düştü aya bakarken
Cebimdeki tüm redifler…

Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.

Yüksek mesaisi az ruhlarız, başkasına
Dışımızdakini zerk etmek zor içe.
Hem değer mi ki, eğlenmek varken
Bu çabaya?!...

Şimdi, getir o anahtarı bana ver.

Belki, abes, peşkeş çekmek acını bir dosta
Sanki dilenmek gibi anlamak versin diye bir ruha
Bir akşam üstü Taksim'e 3, Beşiktaş’a 5 kala

Şimdi, getir o anahtarı bana ver.

Patlatırsa torbanı görürsün
kader senin de...
Anlarsın, örtülür mü üstü acıların
kanamamışların öğütleriyle?!
Akıyorsa kanım, damarım da,
Acım da var, kime ne?!…

Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.

evrim.
26 Mart 2010