Perşembe, Temmuz 09, 2009

Çağatay'a..

Desktopumdaki resmi büyüttüm.
Büyüttüm.
Büyüttüm.

Bi resmi, en fazla ne kadar büyütebilirsin ona en yakın olmak için?!

En yakın... Resmin içine girebilmek için en çok ne kadar?

En fazla bir resme olduğum kadar yakınım şimdi sana... İznim bu kadar.

En fazla o kadar görebiliyorum seni. Yüzünü, gözlerini. Tüm ayrıntılar, resmin görüntüsü kadar önümde... Silikleşebilir de... En fazla o kadar dokunabiliyorum.

En fazla... o kadar.. O kadar öpebiliyorum.. O kadar konuşabiliyorum.

Sen izin verdiğin halde. Ben izin verdiğim halde. Biz istediğimiz halde
A R A M I Z A
bir başkası girdi.

Kocaman bir başkası, her şeyi yaratan bir başkası.

Bir Tanrı.
Bir ölüm.
Bir güç.

Her şeyden büyük. Herkese, her şeye dur diyen... Her şeyi alt üst eden. Hayatı en güzel, en kötü yapan...
Tanrı
bizim aramıza girdi.

Seni, bir resme, beni sensizliğe mahkum etti.
Seni, ölüme, beni yaşamaya itti.

"Bir arada olamazsınız!" dedi.
"HAYIIR!!"
"Olamazsınız!.."

"Sevmek de neymiş?"

"İzin vermiyorum."

Sana ne Tanrım!?
Önünde kocaman dünya var.

Ferhat'la Şirin'den sana ne?!.. Aslı ile Kerem'den.. Çağatay ile Evrim'den... Ufacık bi mutluluk bulmuşuz iki kişi hayatımızda .. Minicik. Bizim kadar, bize kadar bişey. Öyle, kendi kendimize... Niye bok ettin!

Git, başkasıyla uğraş. Git, başkasını kanser et, git başkasının kafasını karıştır, hayatını yok et... Git...

Kendini işine konsantre et de, şu dünyaya barış falan getir.

Ölümleri durdur. Hastalıkları yok et.

Bize niye taktın ki sen 15 yıldır?

Ya harbiden, sen bize niye taktın?

Yapmadığın şey kalmadı.

Sen onu toprağın altına, beni yeryüzündeki hüznün hapishanesine kapattın.
Sanki 15 yıldır hep mutlu olmuşuz gibi..

Artık yeter.

Artık senden bıktım.

Senden bıktım artık!

Senden bıktım.

Git başımdan, bizi rahat bırak, kendine uğraşacak başkasını bul...

Bırak beni,

Hayatımın şu son günlerinde
"resmimle" baş başa kalayım...

Evrim